Sındırgı

SANAT

kültür, sanat, turizm

SİYASET

siyaset, politika, parti

DOĞA

doğa

SAĞLIK

sağlık

SINDIRGI TURİZM

turizm

Edremit Treni Neden Kaldırıldı?

Edremit tren hattı, 1923 yılında, özellikle Balya madenlerinden çıkarılan simli kurşun cevherinin taşınması amacıyla inşa edildi. Ancak zamanla birkaç önemli gelişme bu hattın kapanmasına yol açtı:


Ekonomik Sebepler:

1940'ların sonlarına gelindiğinde Balya madenlerindeki üretim azaldı. Madenlerden sağlanan gelir düşmeye başlayınca, tren hattı da taşıdığı yük miktarını kaybetti. Bu da hattın ekonomik açıdan sürdürülebilirliğini zayıflattı.


Teknolojik ve Ulaşım Altyapısındaki Değişim:

Karayollarının gelişmesiyle birlikte kamyon ve otobüsler yaygınlaşmaya başladı. Dar raylı ve düşük kapasiteli bu tren hattı, karayolu taşımacılığına göre daha yavaş ve maliyetli kaldı.

Özellikle ray açıklığının dünya standartlarının altında olması (75 cm yerine 143,5 cm) hattın başka trenlerle bağlantı kurmasını imkânsız kılıyor, yük taşımacılığını ve ulaşımı kısıtlıyordu.


Yüksek Bakım Maliyetleri:

Dar raylı tren yolları daha fazla bakım isterdi. Trenin çalışmaya devam edebilmesi için gerekli olan yenileme yatırımları yapılmadı. Zamanla ekonomik yük daha da arttı.


Siyasi ve Stratejik Tercihler:

Cumhuriyetin ilk yıllarında demir yollarına ağırlık verilmişti; ancak 1950'lerle birlikte, karayolu ulaşımı devlet politikası olarak öncelik kazanmaya başladı. Bu politika değişikliği, birçok küçük tren hattının olduğu gibi Edremit hattının da kapanmasına zemin hazırladı.


Sonuç olarak Edremit tren hattı, 1 Ekim 1950'de tüm bu ekonomik, teknolojik ve politik sebepler yüzünden kapatıldı. Ancak geriye, Edremit'in tarihine ve hafızasına kazınmış, nostalji dolu bir hikâye kaldı.



Yapay Zekaya Balıkesir'i Sorduk!

Balıkesir’i sadece haritada bir nokta sananlara özel, kalpten gelen bir tanıtım paketiyle karşınızdayız. Her detayıyla hem geleni hem de içinde doğanı etkileyen bu şehrin ruhunu küçük simgelerle anlatmak istedik.

Çömlekten yapılmış sade bir kupa, Balıkesir’in köylerinde hâlâ yaşatılan geleneksel el sanatlarının izini taşır. El emeği, toprakla yoğrulmuş bu çömlek, doğayla kurulan uyumu temsil eder.

Saat Kulesi, Balıkesir’in zamana tanıklık eden belleğidir. Şehir merkezinde geçmişle bugünü birleştiren zarif bir sembol.

Höşmerim... Sadece bir tatlı değil, geçmişten gelen bir ağız tadı. Balıkesir mutfağının sıcacık bir selamı. İrmik, peynir ve şekerle yapılan bu tatlı, anne eli gibi şefkatlidir.

Zeytin dendi mi Körfez akla gelir. Edremit’in, Burhaniye’nin, Ayvalık’ın güneşte olgunlaşan zeytinleri, Balıkesir’in bereketli topraklarının sessiz hediyesidir.

Kolonya ise bir başka penceredir Balıkesir’e. Çam ormanlarının serinliğini, Kaz Dağları’nın ferahlığını avucunuzda hissedersiniz. Misafirperverliğin kokusu, Balıkesir kolonyasında gizlidir.

Zağnos Paşa Camii, Balıkesir’in tarih kokan siluetidir. Osmanlı’nın izlerini taşıyan bu abidevi yapı, sadece bir ibadethane değil, aynı zamanda kültürün ve kimliğin taşıyıcısıdır.

Susurluk ayranı... Köpüğüyle şen, lezzetiyle meşhur. Ülkenin dört bir yanında bilinir ama en güzeli, anavatanında içilendir. Sıcak yaz günlerinin en serin esintisidir.

Balıkesir tostu... Basit bir tosttan fazlasıdır. Sıcacık, çıtır çıtır ve her lokmasında çocukluğa götüren bir tattır. Yanında bir ayranla tamam olur, bir sohbetle taçlanır.

Ve hayvancılık... Balıkesir’in toprağı kadar cana can katan büyük bir gücüdür. Mandaları, koyunları, keçileriyle bu şehir, emeğin ve üretimin ana vatanıdır.

Bu tanıtım paketi, sadece bir görsel değil, Balıkesir’in ruhudur. Her öğesi, Balıkesir’in ne kadar köklü, doğal, samimi ve yaşanılır olduğunu anlatır. Çünkü Balıkesir, taşından tostuna, kolonyasından camisine kadar yaşayan bir kültürdür.



Kendi İşinin Efendisi Olmanın Yolları

GİRİŞİMCİLİKTE BEDENİ, KAFAYI, İNSANI VE PARAYI ÇALIŞTIRMAK

Sevgili Dostlar,

Girişimciliği sadece bir dükkan açmak, bir şirket kurmak ya da kendi işinin patronu olmak gibi düşünmek büyük bir eksiklik olur. Gerçek girişimcilik, hayatın dört temel gücünü doğru kullanmayı gerektirir: Bedeni çalıştırmak, kafayı çalıştırmak, insan çalıştırmak ve parayı çalıştırmak.

Peki bu kavramlar bize girişimcilikte ne anlatıyor? Gelin birlikte bakalım.

Bedeni Çalıştırmak

Bu, işin en temel noktasıdır. Fiziki güçle çalışmaktır. Bedenini çalıştıran insan emeğini satar; sabah erkenden kalkar, alın teri döker, akşam yorgun düşer. Kazancı da genellikle, bedeninin dayanıklılığı ve gücü kadardır. Fiziki çaba, hayatın başlangıç noktasıdır ama uzun vadede sınırları bellidir. Çünkü beden bir yere kadar dayanır, bir noktadan sonra yorulur, tükenir. Beden çalıştıkça kazanırsın, ancak ömrünü koyduğun için zamanla sınırlıdır.

Kafayı Çalıştırmak

Kafasını çalıştıran ise bedeninin değil, aklının gücünü kullanır. Düşünür, planlar, tasarlar, projeler geliştirir. Bilgi biriktirir, analiz yapar, çözümler üretir. Kazancı da, kafasının ne kadar çalıştığı ile doğru orantılıdır. Ne kadar strateji, o kadar kazanç. Ancak burada da sınır bireysel kapasitedir. Kafayı çalıştırmak önemlidir ama sadece kendi zekasına dayanan biri, tek başına sınırlı bir etki alanına sahip olur.

İnsan Çalıştırmak

Asıl büyük fark burada başlar. İnsan çalıştırmak, kendi emeğinle sınırlı kalmadan, başkalarının emeğiyle büyümektir. Bir ekip kurar, işleri devreder, başkalarının uzmanlıklarından faydalanırsın. Bu da demektir ki bir kişi gibi değil, on kişi, yüz kişi gibi üretmeye başlarsın. Kazancın artık sadece kendi çalışmana değil, çalıştırdığın insanların verimine bağlıdır. Doğru insanları doğru yerlerde değerlendirirsen, işin hem genişler hem derinleşir. İşte girişimcilikte büyümenin kapısı buradan açılır.

Parayı Çalıştırmak

Ve en üst seviye: Parayı çalıştırmak.
Artık sadece insan kaynağını değil, parayı da verimli kullanmayı bilirsin. Sermayeni doğru yatırır, paranı sistemler ve projeler üzerinden çalıştırırsın. Para senin yerine çalışır, gece gündüz demeden değer üretir. Bir fabrikan olur, bir franchising zincirin olur, ya da bir yatırım portföyün... Artık zamanını satmazsın; paran senin için zaman oluşturur. En büyük girişimciler, bedenlerini ya da sadece kafalarını değil, insanları ve paralarını çalıştıranlardır.

Sonuç:
Sevgili dostlar, girişimcilik yolculuğunda önce bedenimizi çalıştırarak başlıyoruz. Sonra kafamızı çalıştırarak adım atıyoruz. Ardından insanları çalıştırmayı öğrenerek işimizi büyütüyoruz. En sonunda da parayı çalıştırarak kendi zamanımızı özgürleştiriyoruz.

Unutmayalım; fiziki gücün bir sınırı, zihinsel gücün bir doygunluğu, insan çalıştırmanın bir riski vardır. Ama parayı çalıştırmayı öğrenenler, zamana hükmetmeyi başarır.

Kendinize bir sorun:
Bugün sadece bedenimi mi çalıştırıyorum?
Kafamı mı çalıştırıyorum?
İnsan mı çalıştırıyorum?
Yoksa paramı mı çalıştırıyorum?

Başarı; bu sorulara vereceğiniz cevapta gizli.

Sevgiyle kalın,
Süleyman Çetin
Çevre Yüksek Mühendisi ve Proje Uzmanı



Geleneksel, Yeniliksel ve Geleceksel Girişimcilik

 GELENEKSEL, YENİLİKSEL VE GELECEKSEL GİRİŞİM ÜZERİNE

Sevgili Dostlar,

Girişimcilik denince aklımıza genelde tek bir kalıp gelir: Bir fikir bulup onu hayata geçirmek. Oysa girişimcilik de kendi içinde zamanla evriliyor. Bugün sizlerle girişimciliğin üç önemli boyutundan; Geleneksel Girişim, Yeniliksel Girişim ve Geleceksel Girişim kavramları üzerine konuşmak istiyorum.

Geleneksel Girişim 
Geleneksel girişim, geçmişin bilgi ve tecrübelerinden beslenen girişim türüdür. Babadan oğula geçen bir esnaflık, köklü el sanatları, yöresel ürün üretimi gibi örnekleri düşünebilirsiniz. Bu tür girişimler, kök salmış ve kendini kanıtlamış yöntemleri devam ettirir. Ancak unutmamak lazım: Geleneksel olmak durağanlık demek değildir. Değişen zamanlara ayak uydurabilen geleneksel girişimler, ayakta kalmayı başarır. Gelenekten beslenmek, özü koruyarak yeni nesillere taşımanın da adıdır.

Yeniliksel Girişim
Yeniliksel girişimler, mevcut olanı farklılaştırarak değer katar. Teknoloji girişimleri, yeni nesil pazarlama stratejileri, mobil uygulamalar bu kategorinin en canlı örneklerindendir. Burada önemli olan mevcut bir soruna farklı bir gözle bakabilmek ve yeni çözümler üretebilmektir. Yeniliksel girişimci; değişimin kaçınılmaz olduğunu bilen ve bunu avantaja çeviren kişidir. Esnek düşünebilen, risk alabilen ve öğrenmeye açık olan herkes bu alanda varlık gösterebilir.

Geleceksel Girişim
Belki de en az konuştuğumuz ama en çok önem vermemiz gereken alan burası: Geleceksel girişim. Geleceği öngören, daha sorun ortaya çıkmadan çözüm geliştiren vizyoner girişimlerdir bunlar. Yapay zeka, yeşil enerji, sürdürülebilir şehircilik gibi alanlarda yapılan çalışmalar geleceksel girişimin parlayan örnekleridir. Geleceksel girişimci, sadece bugünü değil; 5, 10 hatta 50 yıl sonrayı da düşünür. Dünyanın, toplumların ve ekonomilerin nasıl evrileceğini sezer, buna göre şimdiden adımlar atar.

Neden Üçü Birlikte Düşünülmeli?
Bugünün başarılı girişimcileri sadece geleneksel ya da sadece yeniliksel düşünmüyor. Üç yaklaşımı da birlikte kullanabiliyor. Gelenekten aldığı sağlam temeller üzerine yeniliği inşa edip, geleceğe taşımayı bilenler fark atıyor. Bir ayağımız geçmişin sağlam toprağında, diğer ayağımız değişimin dalgalarında ve gözümüz ufuk çizgisinde olmalı.

Sonuç:
Sevgili dostlar, girişimcilik sadece bir iş kurmak değil, bir bakış açısıdır. Gelenek, yenilik ve gelecek üçgeninde denge kurabilenler, hem bugün ayakta kalır hem de yarını şekillendirir. Hangi alanda çalışırsak çalışalım; köklerimizi unutmadan, yeniliğe açık kalarak ve daima ileriye bakarak yol almalıyız.

Şimdi siz de kendinize sorun:
Ben sadece bugünü mü yaşıyorum, yoksa geçmişten ilham alıp geleceği mi inşa ediyorum?

Sevgiyle kalın,
Süleyman Çetin
Çevre Yüksek Mühendisi ve Proje Uzmanı



Tüketmek Mi Türetmek Mi Üretmek Mi?

TÜKETİCİ, TÜRETİCİ, ÜRETİCİ: İŞ DÜNYASININ YENİ YOL HARİTASI

Sevgili Dostlar,

İş dünyasında kim olduğumuz, nasıl yaşadığımızla, nasıl çalıştığımızla ve nasıl değer ürettiğimizle doğrudan bağlantılı. Bugün sizlerle girişimcilik ve iş dünyası perspektifinden bakıldığında çok önemli üç kavramı konuşmak istiyorum: Tüketici, Türetici ve Üretici.

Gelin birlikte bu kavramların iş dünyası içindeki yerini keşfedelim.

Tüketici Olmak
Tüketici, hazır olana talip olandır. Üretilen malı, sunulan hizmeti satın alır; onun rolü, sadece mevcut değerleri kullanmaktır. Tüketici olmak kötü bir şey değildir elbette, ekonominin devamlılığı için tüketim şarttır. Ancak sadece tüketici olmak, hayatı başkalarının ürettikleriyle sınırlı yaşamak demektir. Girişimcilikte tüketici zihniyeti, fırsatları görmek yerine var olanla yetinmeye sebep olur. Oysa girişimci, sadece tüketen değil, değer üreten bir akıl yapısına sahip olmalıdır.

Türetici Olmak
İşte iş dünyasında son yılların en dikkat çeken kavramı: Türetici. Türetici, hem tüketen hem de tüketim sürecine değer katan kişidir. Bir ürünü alırken, geliştirme, dönüştürme, katkı sunma ya da daha sürdürülebilir hale getirme yolunda aktif rol oynar. Örneğin, yerel bir çiftçiden aldığı ürünü işleyip markalaştırarak satmak, türetici bir davranıştır. Ya da bir yazılımı kullanıp, üzerine eklentiler geliştirmek... Girişimcilik ruhunun temelinde de tam burada yatan şey vardır: Bir şeyleri daha iyi hale getirme, değiştirme ve yeni değerler üretme arzusu. Bugünün başarılı girişimcileri, tüketici kalmayıp türetici olmayı başaranlardır.

Üretici Olmak
Ve elbette, işin özünde üretici olmak var. Üretici, değer zincirinin başında durandır. Fikir geliştirir, ürün yaratır, hizmet sunar. Emek verir, risk alır, var olmayanı var eder. İş dünyasında en çok kazananlar, üretim yapanlar; sadece maddi ürün değil, aynı zamanda fikir, sistem, çözüm üretenlerdir. Bir girişimci için üretici olmak, işin sadece başlangıcı değil, sürdürülebilir başarının da anahtarıdır. Üretmeden var olmak mümkün değildir; sürekli yenilenen, gelişen, büyüyen bir değer oluşturmak gerekir.

Peki, Hangisi Olmalıyız?
Sevgili dostlar, mesele sadece tüketmek değil; tüketirken geliştirmek, katkı sunmak ve en sonunda kendi üretimimizi ortaya koymaktır.
İş dünyasında başarılı olmak isteyenler önce iyi bir tüketici olur; pazarı gözlemler, ihtiyaçları tespit eder. Sonra türetici olur; yenilikler katar, fark oluşturur. Sonunda ise üretici olarak sahneye çıkar; kendi markasını, kendi değerini inşa eder.

Bugün kendinize şunu sorun:
Sadece tüketiyor muyum?
Yoksa tüketirken değer katıyor muyum?
Yoksa yeni bir şey üretmek için adım atıyor muyum?

Unutmayın, sadece tüketen değil, türetip üretenler dünyayı değiştirir.

Sevgiyle kalın,
Süleyman Çetin
Çevre Yüksek Mühendisi ve Proje Uzmanı



Prompt Mühendisi Olmak İsteyenler İçin 13 Harika Kaynak

 Yapay Zekadan Üst Düzey Verim Almak İçin Bilmen Gereken Değerli Kaynaklar

Yapay zekayı verimli ve doğru bir şekilde kullanmak istiyorsan, etkili prompt (istem) yazmayı öğrenmek kritik bir adım. Bu yüzden hem Türkçe hem de İngilizce olarak hazırlanmış, alanında ön plana çıkan 13 seçkin kaynağı senin için özenle derledim.

İster yeni başlıyor ol ister ileri seviye çalışıyor ol, bu kaynaklar yapay zekayı daha bilinçli kullanman için mükemmel bir rehber olacak.

İşte Bilgi Dolu 13 Kaynak:

• Prompt Engineering for ChatGPT – OpenAI tarafından yayımlanan kapsamlı ileri seviye kullanım kılavuzu.

• Prompt Mühendisliği & Medya – Türkiye’den, gazetecilik ve medya sektöründe yapay zekâ kullanımına odaklanan akademik çalışma.

• GPT ile Mühendislik Etkileşimi – Kolombiya merkezli, mühendislik alanlarında pratik uygulamaları anlatan akademik makale.

• GovTech Prompt Playbook – Kamu kurumlarında yapay zekâ entegrasyonu için hazırlanmış vaka çalışmaları ve pratik öneriler rehberi.

• BT Eğitimcileri Derneği Rehberi – Türkçe olarak hazırlanmış, özellikle öğretmenlere yönelik sade anlatımlı kullanım kılavuzu.

• Prompt Engineering Guide (Foundations) – İngilizce başlangıç seviyesi kullanıcılar için hazırlanmış temel seviye eğitim rehberi.

• Uygulamalı Görsel Üretim Rehberi – Midjourney ve DALL·E 2 gibi araçlarla görsel üretimi öğrenmek isteyenler için örneklerle destekli pratik rehber.

• İnsan–YZ İletişiminde Yeni Paradigmalar – Yapay zekâ, etik ve insan iletişimi ekseninde yazılmış kapsamlı akademik kaynak.

• OpenAI Resmi Dökümantasyonu – Yapılandırılmış ve etkili istem yazımı üzerine OpenAI tarafından hazırlanan resmi kılavuz.

• PromptingGuide.ai Sunumu – Elvis Saravia tarafından hazırlanmış, hızlı ve anlaşılır sunum formatında temel bilgiler.

• Cahit Barkın Özer YouTube Serisi – Türkçe dilinde hazırlanmış, sıfırdan başlayanlar için detaylı ve pratik video eğitim serisi.

• ChatGPT Prompt Engineering for Developers – ChatGPT API’yi kullanarak, kendi yapay zeka uygulamalarını geliştirmek isteyenler için kapsamlı eğitim programı.

• Kamu Hizmetlerinde Yapay Zeka Kullanımı ve Örnekleri - Temel yapay zeka terimleri ve kamu hizmetlerinden örnekler

📂 Tüm kaynaklara ulaşmak için: 🔗 Google Drive Arşivi bağlantısını kullanabilirsin.

💡 Unutma: Yapay zekâdan maksimum verim almak, etkili ve doğru istemler yazmayı öğrenmekle başlar. Bu kaynaklar, seni bu alanda birkaç adım öne taşıyacak.



Toplumları Kim Değiştirir: Kalabalık mı, Nitelikli İnsan mı?

Kaliteli Birey mi, Kalabalık Topluluk mu Daha Etkilidir?

İnsanlık tarihi boyunca toplumları dönüştüren, fikirleri yaygınlaştıran, devrimleri başlatan ve medeniyetleri şekillendiren iki temel güç olmuştur: nitelikli bireyler ve kitlesel hareketler. Bu iki unsur, zaman zaman birbirine zıt gibi görünse de, çoğu durumda birbirini tamamlayan ve güçlendiren yapılar olarak karşımıza çıkar. Ancak hangisi daha önemlidir sorusu, hâlâ üzerinde düşünülen ve tek bir cevabı olmayan bir tartışmadır.

Kaliteli Bireyin Gücü

Bir toplumda bilgisi, vizyonu ve ahlaki duruşuyla öne çıkan bir birey, adeta bir meşale gibi etrafını aydınlatabilir. Bu kişiler liderdir, öncüdür, yol göstericidir. Gazi Mustafa Kemal Paşa, Gandhi, Einstein, İbn Sina, Mevlânâ gibi tarihe iz bırakmış pek çok isim, birey olarak çıktıkları yolda milyonları peşlerinden sürüklemeyi başarmıştır. Kaliteli birey, çoğu zaman zor olanda ısrar eden, kalabalıkların cesaret edemediğini savunandır.

Ancak nitelikli bir bireyin etkisi, toplumun geri kalanıyla kurduğu bağa bağlıdır. Destek görmeyen ya da anlaşılmayan bir birey, ne kadar değerli olursa olsun izole kalabilir. Bu nedenle, kaliteli bir bireyin potansiyeli ancak doğru ortamda ve yeterli destekle tam anlamıyla açığa çıkar.

Kalabalık Topluluğun Etkisi

Kalabalık bir topluluk, sayı bakımından çokluğu sayesinde bir güç simgesidir. Topluluklar, protestolarla hükümetleri değiştirebilir, sosyal medyada kampanyalarla kanunları etkileyebilir, tüketim alışkanlıklarını belirleyebilir. Bir toplumun ortak sesi, politikacıları, markaları ve medya organlarını yönlendirme gücüne sahiptir. Topluluk gücü, değişim için güçlü bir baskı aracıdır.

Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta, bu topluluğun nitelikli bir bilinçle hareket edip etmediğidir. Bilinçsiz, yönsüz ve anlık duygularla hareket eden kalabalıklar, hem kendilerine hem de çevrelerine zarar verebilir. Tarihte birçok örnekte, yanlış yönlendirilen kalabalıklar büyük yıkımlara sebep olmuştur. Bu yüzden kalabalık bir topluluğun etkili olabilmesi için, yönlendirici ilkeler ve ortak değerler gerekir.

Birlikte Daha Güçlü mü?

Gerçekte bu iki kavramı birbirinden koparmak, meseleyi eksik yorumlamak olur. Kaliteli birey fikir üretir, vizyon sunar; topluluk ise bu fikirleri hayata geçirecek gücü oluşturur. Liderlik ancak takipçileriyle anlam kazanır. Topluluk ise doğru liderliği bulamadığında dağınık ve etkisiz hale gelir.

Bu bağlamda ideal senaryo; kaliteli bireylerin topluluklara ilham verdiği, toplulukların da bu bireyleri destekleyerek fikirlerini somutlaştırdığı yapıdır. Eğitimli, sorgulayan ve bilinçli bireylerden oluşan bir topluluk, hem içinden liderler çıkarır hem de değişimin taşıyıcısı olur.

Oylama Olsaydı…

Eğer bu konu bir oy meselesi olsaydı ve yalnızca tek bir seçeneği işaretleme hakkımız olsaydı, bu seçim büyük ihtimalle kişinin değer algısına ve yaşam felsefesine göre şekillenir. Kimileri tek bir dürüst sesin, milyonlara bedel olduğunu savunurken; kimileri ise birlikte hareket eden sıradan insanların bile büyük değişimler yaratabileceğini düşünür.

Ama soruyu tersten sormakta fayda var: Topluluğu yönlendirecek kaliteli bir birey olmasaydı o topluluk nereye giderdi? Ya da kaliteli bireyin sesini duyuracağı bir topluluk yoksa, o ses nereye kadar ulaşabilirdi?

Sonuç olarak, cevabı bir kutucuğa sığdıramayacağımız kadar karmaşık olan bu soruda, tek başına birey de, yalnız başına kalabalık da yeterli değildir. Önemli olan, bireyin niteliği ile topluluğun gücünün dengeli biçimde birleşmesidir.

Ve evet, bu bir oylama olsaydı… Cevap belki de “birbirine güvenen bir birey ve onu anlayan bir topluluk” olurdu. Çünkü gerçek değişim, ancak bu iki gücün el ele vermesiyle mümkündür.