Sındırgı

SANAT

kültür, sanat, turizm

SİYASET

siyaset, politika, parti

DOĞA

doğa

SAĞLIK

sağlık

SINDIRGI TURİZM

turizm

Tarihi 17 Ağustos Depremi Yıldönümünde Balıkesir Sındırgı Depremi

10 Ağustos 2025’te Balıkesir’in Sındırgı ilçesinde meydana gelen 6.1 büyüklüğündeki deprem, Türkiye’nin deprem gerçeğiyle bir kez daha yüzleşmesine sebep oldu. Sındırgı segmentinin batıdaki 15 km’lik kısmını yırtarak başlayan kırılma doğuya doğru ilerliyor. Simav vadisine doğru ilerleyen depremin etkisi azalıyor. 14 Ağustos’ta 581 artçıyla zirve yapan sarsıntılar, 17 Ağustos itibarıyla toplam 3461 artçıyla sürüyor. Deprem fırtınası hâlâ geçmedi. Bu da bize, riskin bitmediğini, sakinleşmemiz gerektiğini hatırlatıyor.


Depremi yıkıcı kılan sadece fay hattı değil; yapı stoğunun niteliği. Sındırgı'daki yapıların çoğu 1960-1990 arasında yapılmış, beton kalitesi düşük, elle karılmış. Alt katları dükkan olan bitişik nizam binalar, yumuşak kat etkisi ve "çekiç etkisi" nedeniyle birbirine zarar verdi. Zayıf kiriş-kuvvetli kolon gibi temel mühendislik hataları, 6.1 büyüklüğünde bir depremde dahi yıkımı getirdi. Ne yazık ki 1 can kaybı da yaşandı.

17 Ağustos 1999 tarihinde saat 03:02’de Kocaeli-Gölcük merkezli meydana gelen 7.4 büyüklüğündeki deprem, Marmara Bölgesi'ni derinden etkileyerek Türkiye’nin en yıkıcı depremlerinden biri oldu. Yaklaşık 45 saniye süren depremde resmi rakamlara göre 17.000’den fazla kişi hayatını kaybetti, 45.000’den fazla kişi yaralandı ve 100.000'den fazla bina ağır hasar gördü. İstanbul dahil birçok büyük şehirde hissedilen deprem, yapı güvenliği, afet yönetimi ve kentsel planlama konusunda önemli değişimlerin başlangıcı oldu.

Bugün, 17 Ağustos 1999 Gölcük depreminin yıldönümünde, tarih bize bir kez daha sesleniyor. Yapı güvenliği lüks değil, zorunluluktur. Depreme hazırlık ekipleri için fırsattır.

Doğal güzellikleri ile bilinen tarımsal üretim şehri, Yağcıbedir halı ve çömlek üretim yeri Sındırgı'da bu depremde 503 konut ağır hasar aldı, yüzlerce aile konteynerlerde yaşıyor ya da kira desteğiyle ayakta durmaya çalışıyor. Bölgedeki tüm 2002 öncesi kamu yapılarının yeniden değerlendirilmesi, gerekiyorsa yıkılıp yeniden yapılması şart. Bu, sadece afet sonrası değil, afet öncesi alınacak tedbirlerle mümkündür.

Şimdi tam da geri dönüşüm, yeniden yapılanma ve bilinçli şehirleşme zamanı. 

Sındırgı örneği, Türkiye’nin dört bir yanındaki benzer riskli bölgeler için uyarıdır. Deprem fırtınası geçer ama ihmalkarlığın bedeli yıllarca ödenir.



10 Ağustos 2025 Balıkesir Sındırgı Depremi 6.1  

ZONGULDAK KELLER KÖYÜ'NDE SANAT VE DEĞERLERLE GÜÇLÜ NESİLLER PROJESİ HAYATA GEÇİYOR

Diyanet İşleri Başkanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı desteğiyle Zonguldak Müftülüğü tarafından yürütülecek "Sanat ve Değerlerle Güçlü Nesiller" projesi, bu yaz Keller Köyü'nde başlıyor. Kırsal bölgelerde yaşayan çocukların gelişimine katkı sunmayı hedefleyen proje, sanat ve değerler eğitimini merkeze alıyor.

Proje Koordinatörü Süleyman Çetin tarafından yürütülecek olan bu çalışma, çocukların hem sanatsal becerilerini geliştirmeyi hem de manevi değerlerle donanımlı bireyler olarak yetişmelerini amaçlıyor.


Çocuklar Gelenekten Geleceğe Yol Alıyor

Proje kapsamında, Zonguldak'ın Keller Köyü'nde yaşayan çocuklar için ebru, kaligrafi, tezhip gibi geleneksel sanat atölyeleri düzenlenecek. Bu atölyelerin yanı sıra değerler eğitimi, çevre bilinci etkinlikleri, gönüllülük faaliyetleri ve çeşitli spor etkinlikleri de yer alacak. Proje, çocukların sanatsal yeteneklerini keşfederken aynı zamanda sosyal sorumluluk bilinci kazanmalarını ve milli manevi değerlerle donanmalarını amaçlıyor.

 Köyde Büyük Proje: Değerler Eğitimiyle Donanmış Bir Nesil


Yıl boyunca devam edecek olan proje faaliyetleri, Keller Köyü Merkez Mahallesi'nde oluşturulacak atölyede ve köyün farklı alanlarında gerçekleştirilecek. "Sanat ve Değerlerle Güçlü Nesiller" projesinin, köydeki çocukların yaz dönemini verimli ve keyifli geçirmelerine önemli katkı sağlaması bekleniyor.









GİRİŞİMİN AŞAMALARI: FİKİRDEN ÖLÇEKLENMEYE

Sevgili Dostlar,

Girişimcilik heyecan verici bir yolculuk. Ancak bu yolculuk, sadece iyi bir fikirle başlamıyor; planlı bir süreçle, aşama aşama olgunlaşarak başarıya ulaşıyor. Bugün sizlerle bir girişimin doğumundan büyümesine kadar geçen bu süreci konuşmak istiyorum. Her adımın kendine özgü bir ruhu, bir zorluğu var. Hazırsanız başlayalım!

FİKİR - KURULUŞ AŞAMASI

Her şey bir fikirle başlar. Bir sorun görürsünüz ya da bir ihtiyaç hissedersiniz. İşte o anda zihninizde kıvılcımlar çakar. Ancak iyi bir fikir sadece başlangıçtır. Fikri olgunlaştırmak, araştırmak ve bir iş planına dökmek gerekir. Pazar analizleri, hedef kitle belirleme, kaynak planlaması gibi adımlar bu aşamada atılır. Ve sonra, girişiminizi resmiyete kavuşturacak adımı atarsınız: şirket kurarsınız.

Burada önemli olan, hayal kurarken aynı zamanda ayaklarınızın yere basmasıdır. Güzel hayaller, sağlam temellere dayanırsa büyür.

PoC – PROOF OF CONCEPT (Ürün – Hizmet Geliştirme Süreci)

İkinci aşamada, fikrinizin gerçekten işe yarayıp yaramadığını görmek için kolları sıvarsınız. Proof of Concept (PoC), Türkçesiyle “fikir ispatı”, geliştirmeye başladığınız ürün ya da hizmetin pratikte karşılık bulup bulmadığını test ettiğiniz aşamadır.

Bu dönemde müşteri geri bildirimleri almak, fikirlerinizi uygulamaya dökmek ve prototipler üzerinde çalışmak çok kıymetli. Fikir kağıt üstünde çok güzel durabilir, ama sahaya indiğinizde işler değişebilir. Bu aşamada amacınız, hayal ile gerçek arasında köprü kurmaktır.

MVP – MINIMUM VIABLE PRODUCT (Prototip Aşaması)

Girişiminiz yol alıyorsa, artık sahaya çıkmaya hazırsınız. Minimum Viable Product (MVP), yani "asgarî uygulanabilir ürün" aşamasında temel özelliklere sahip bir prototip geliştirirsiniz. Hedef, müşterinin temel ihtiyaçlarına cevap veren en sade ürünü sunmak.

MVP'nin sihri sadeliktedir. Karmaşıklaştırmadan, öze odaklanarak müşteriden hızlı geri bildirim alır ve ürününüzü gerçek koşullarda test edersiniz. Girişimciliğin bu aşaması cesaret ve esneklik ister; gelen eleştirileri kişisel algılamadan, ürünü geliştirmek için fırsata çevirmek gerekir.

TİCARİLEŞME

Artık elinizde çalışır bir ürün var ve piyasaya sürülmeye hazır. Ticarileşme aşamasında marka oluşturma, satış kanallarını belirleme, fiyatlandırma stratejileri gibi işlerin tam göbeğine dalarsınız.

Bu dönemde pazarlama iletişimi çok kritik. Ürününüzü yalnızca iyi yapmak yetmez, iyi anlatmak da gerekir. Müşteriler sizi bilmezse, varlığınızın bir anlamı olmaz. Ticarileşme, sabırla ve ısrarla ürününüzü pazarda kabul ettirme sürecidir.

ÖLÇEKLENME

Son aşamada işler iyice büyür. Ürün-pazar uyumunu yakaladıktan sonra, iş modelinizi genişletmeye, yeni pazarlara açılmaya başlarsınız. Ekipler büyür, yatırımlar alınır, süreçler profesyonelleşir.

Ölçeklenme aşaması, bir girişimin hayal olmaktan çıkıp kurumsal bir yapıya dönüşme sürecidir. Burada girişimci, kurucu ruhunu kaybetmeden sistem kurmayı öğrenmeli. Kendi çalışarak değil, ekip çalışmasıyla büyümek gerekir. Unutmayın; büyük işler, büyük takımlarla yapılır.

SONUÇ:

Sevgili dostlar, girişimcilik heyecanlı bir serüven ama rastlantılara bırakılmayacak kadar da ciddi bir iştir. Fikirden başlayıp ölçeklenmeye kadar her aşama, dikkat, emek ve sabır ister.

Başarılı bir girişimci, hem hayal eder hem planlar; hem cesur olur hem temkinli. Bu yolculukta önemli olan, her aşamayı hakkıyla yaşayarak büyümek ve sonunda kendi hikayesini yazmaktır.

Şimdi kendinize sorun:
Ben girişimimin hangi aşamasındayım ve bir sonraki adıma hazır mıyım?

Sevgiyle kalın,
Süleyman Çetin
Çevre Yüksek Mühendisi ve Proje Uzmanı



Sosyal Gülüşüm : İmaj, İletişim ve Etki Arasındaki Bağ

Sevgili Dostlar,

Gülümsemek… Bazen küçük, çoğu zaman unutulmaz bir etki bırakır. Bir tebessümle başlayan sohbetler, bir gülümsemeyle atlatılan zorluklar, sessizce verilen güven mesajları… Gülümseme sadece bir yüz hareketi değil, aynı zamanda bir sosyal girişimdir. Evet, yanlış okumadınız. Gülümsemek bir sosyal girişimdir, hem de en doğalından.

Günümüzde sosyal girişimcilik deyince çoğu zaman büyük projeler, toplumsal dönüşüm planları ve sürdürülebilir modeller akla geliyor. Oysa her şey, içten bir gülümseme ile başlıyor olabilir mi?

Gülümsemek Bir Davettir

Gülümseyen bir insan, çevresine açık bir mesaj gönderir: “Ben buradayım, birlikte başarabiliriz.” Bu mesaj, bir liderin konuşmasından daha etkilidir kimi zaman. Özellikle sosyal girişimciler için, karşısındaki insanla kuracağı ilk bağ gülümsemeyle başlar. Çünkü güven gülümsemede gizlidir.

Gülümsemek Bir İmajdır

Kariyerinizde, iş görüşmelerinde, girişimci sunumlarında veya gönüllü projelerde... Gülümsemeniz, söylediklerinizden önce akılda kalır. Kişisel marka dediğimiz şeyin en sade ve en samimi ifadesidir. Yapmacık değil; yüreğinizden gelen bir gülümseme, sizi “görünür” ve “güvenilir” kılar.

Sosyal Girişimciliğin Güler Yüzü

Sosyal girişimcilik; kar amacı gütmeden topluma katkı sağlamayı hedefleyen bir anlayıştır. Bu yolda ilerleyenlerin en güçlü sermayesi para değil, insani bağlardır. O bağların ilk tuğlasıysa çoğu zaman bir tebessüm olur. İnsanları harekete geçirmek, etki yaratmak, fark oluşturmak isteyen biri için gülümsemek, ikna gücüdür.

Kişisel Gelişimin Sessiz Anahtarı

Kendini tanıyan, kendini geliştiren, içsel farkındalığı yüksek biri, gülümsemenin değerini bilir. Çünkü bilir ki gülümsemek, egodan uzak, kabullenici ve paylaşımcı bir dildir. Gülümseyebilen kişi, duvar örmez; köprü kurar. Kişisel gelişimin en zarif yansımalarından biri, yüzümüzde taşıdığımız o samimi ifadedir.

Sonuç: Sosyal Gülüşüm Bir Davranış Biçimi

Sevgili dostlar, bugün sadece yüzünüzle değil, yüreğinizle de gülümseyin. Çünkü her gülümseme, dünyayı değiştiren bir sosyal girişime dönüşebilir. İster bir proje başlatın, ister bir hayat dokunun… Başlamak için önce tebessüm edin.

Belki de dönüşüm, bir kişinin sizi gülümserken görmesiyle başlar.

Sevgiyle gülümseyin,
Süleyman Çetin
Çevre Yüksek Mühendisi ve Proje Uzmanı



Blogger İçin Etiket Yazma Rehberi

Blogger, milyonlarca blog yazarının kullandığı, içeriklerini kolayca yayınlayabildiği popüler bir platformdur. Bu platformda yazılı metinlerinizi, görsellerinizi ve videolarınızı okuyucularınızla buluştururken, içeriğinizin doğru kitleye ulaşmasını sağlamanın en etkili yollarından biri de etiketlemedir. Etiketler, bir yazının konusunu özetleyen anahtar kelimeler veya kelime gruplarıdır; içeriğinizin kategorize edilmesine ve arama motorları ile site içi aramalarda daha kolay bulunmasına olanak tanır. Doğru ve etkili etiket kullanımı, blogunuzun trafiğini artırmanın ve okuyucu kitlenizi genişletmenin anahtarıdır.

Etiketler sadece arama motorları için değil, okuyucularınızın blogunuzda gezinmesini kolaylaştırmak için de hayati öneme sahiptir. Düzenli ve doğru etiketleme, blogunuzun genel yapısını güçlendirir ve okuyucuların benzer konulardaki diğer yazılarınıza hızlıca ulaşmasını sağlar. Ancak, etiketlerin potansiyelinden tam olarak faydalanmak için belirli kurallara ve en iyi uygulamalara uymak gerekir. Bu rehberde, Blogger platformunda içeriklerinizi en verimli şekilde etiketlemek için dikkat etmeniz gereken şartları ve ipuçlarını bulacaksınız.


Şartlar:

  1. Virgülle Ayrılmalı (Aralarında boşluk var)

    • Doğru: iklim, şehirler, adaptasyon

    • Yanlış: iklim şehirler adaptasyon veya iklim,şehirler,adaptasyon

  2. # İşareti Kullanılmaz

    • Doğru: iklim krizi

    • Yanlış: #iklimkrizi veya #iklim

  3. Çok Kelimeliler Ayrı Yazılır

    • Doğru: iklim politikaları

    • Yanlış: iklimPolitikaları veya iklim-politikaları

  4. Karakter Sınırı: 200 (boşluklar ve virgüller dahil)

    • 20 etiketi geçmemeli. Aşağısı olabilir.

Örnek Doğru Etiket Seti (198/200 karakter):
iklim, dirençli şehirler, adaptasyon, SECAP, karbon nötr, yeşil altyapı, iklim krizi, yerel yönetimler, kentsel dönüşüm, doğa temelli, okuryazarlık, İklim Okulu

Örnek Yanlış Kullanımlar:
❌ #iklim, #şehirler (hashtag olmaz)
❌ iklim-adaptasyon (tire kullanılmaz)

İpuçları:

  • Öncelikli Etiketler: İçerikle en alakalı 3-5 anahtar kelimeyi başa yazın.

  • Kısaltmalar: SECAP gibi resmi kısaltmaları koruyun.

  • SEO: Google'da aratılan kelimeleri (örn: iklim krizi) mutlaka ekleyin.




Başarılı İnsanların Ortak Sırrı: Kişisel Girişim

 KİŞİSEL GİRİŞİM

Yazan: Süleyman Çetin – Çevre Yüksek Mühendisi ve Proje Uzmanı

Sevgili Dostlar,

Girişimcilik deyince çoğumuzun aklına hemen iş fikri, sermaye, satış, büyüme gibi kavramlar gelir. Oysa tüm bu unsurların temelinde duran, belki de en çok göz ardı edilen şey kişinin kendisidir. Bugün sizlerle, “kişisel gelişim” ile “girişimcilik” arasındaki görünmez ama hayati köprüden bahsetmek istiyorum: Kişisel Girişim.

Kendine Yatırım Yapmayan, İşine de Yatırım Yapamaz

Bir girişim, sahibinin aynasıdır. Ne kadar kendimizi geliştiriyorsak, işimiz de o kadar gelişir. Bu noktada kişisel girişim dediğimiz şey, bireyin kendi potansiyeline inanarak harekete geçmesi, kendine yatırım yapması ve dönüşüm yolculuğunu başlatmasıdır.
Kişisel girişim; kitap okumak, yabancı dil öğrenmek, farklı insanlarla tanışmak, beden ve zihin sağlığını ihmal etmemek, zaman yönetimini öğrenmek, sabırla gelişmeye devam etmektir. Çünkü bu birikimler, sadece CV’mizi değil, vizyonumuzu da büyütür.

Her Girişim Önce İçeride Başlar

Bir işi başlatmak için dış etkenleri bekleyenler genellikle yolda kalır. Oysa gerçek girişimciler, önce kendi iç dünyasında harekete geçer. Korkularını tanır, hatalarını kabul eder, eksiklerini görür ve kendine bir “gelişim planı” çizer.
Bir iş fikri ne kadar iyi olursa olsun, onu hayata geçirecek kişinin özgüveni yoksa, zamanı kötü yönetiyorsa ya da iletişim becerisi gelişmemişse sonuç çoğu zaman hüsrandır. Bu yüzden “önce ben” diyebilenler, “biz”i de kurabilir.

Kendini Yöneten, İşini de Yönetecek Gücü Bulur

Girişimcilikte başarı, sadece dış dünyadaki fırsatları görmeye değil, kendi içindeki potansiyeli keşfetmeye de bağlıdır.
• Duygularını yönetebilen biri, stresli zamanlarda bile sağduyulu kararlar alabilir.
• Öğrenmeyi alışkanlık haline getiren biri, her hatasını birer ders olarak değerlendirir.
• Dayanıklılığını geliştiren biri, zorluklar karşısında kolayca yılmaz.

İşte tüm bunlar, birer kişisel girişim ürünüdür.

Sonuç: Kişisel Gelişim = Girişimcinin Temel Sermayesi

Sevgili dostlar, başarılı bir iş kurmak için yalnızca pazarı, rakipleri ve maliyetleri değil; kendimizi de tanımamız şart. Çünkü her kurumsal girişimin arkasında, onu sırtlayan kişisel bir girişim vardır.

Kendinize şu soruyu sorun:
“Bugüne kadar neye yatırım yaptım: Hisse senedine mi, yoksa kendime mi?”

Unutmayalım, kişisel girişim; sermayesi bilgi, kazancı özgüven, etkisi ise uzun vadeli başarı olan en değerli yatırımlardan biridir.

Sevgiyle kalın,
Süleyman Çetin
Çevre Yüksek Mühendisi ve Proje Uzmanı


Her Zaman Geçerli İçerikler: Evergreen Yazılarla Trafiği Artırın

Evergreen yazı ya da evergreen içerik, zamanla güncelliğini yitirmeyen, her dönem geçerliliğini koruyan ve uzun süre boyunca okuyucuya fayda sağlamaya devam eden içerik türüdür. “Evergreen” kelimesi İngilizce'de “her zaman yeşil kalan” anlamına gelir ve burada da mecaz anlamda “her zaman taze ve kullanışlı olan” içerikleri ifade eder.

Evergreen içerik örnekleri:

  • “Stresle başa çıkma yöntemleri”

  • “Blog yazısı nasıl yazılır?”

  • “Çamaşır makinesi nasıl temizlenir?”

  • “Osmanlı padişahlarının anneleri kimlerdir?” gibi tarih temelli doğru bilgi içeren yazılar

Evergreen içeriklerin özellikleri:

  • Zamana bağlı değildir: Belirli bir tarihe ya da döneme özel bilgi içermez.

  • Kalıcı trafik getirir: Yıllar geçse de insanlar bu konuları aramaya devam eder.

  • Güncelleme ihtiyacı azdır: Sık sık yeniden yazılmaları gerekmez.

  • SEO açısından değerlidir: Arama motorlarında uzun vadede üst sıralarda kalabilir.

Hazırladığınız içerik “her yıl tekrar aranan, değerini kaybetmeyen” bir yapıdaysa muhtemelen bir evergreen içeriktir.

Kullanıcılar Google’da sıkça “Evergreen içerik nedir?”, “Evergreen yazı örnekleri”, “SEO için kalıcı içerik nasıl hazırlanır?” gibi sorular soruyor. Bu yazıda da tam olarak bu sorulara sade ve anlaşılır yanıtlar vermeye çalıştık. Zamanla değerini yitirmeyen içerikler üretmek isteyenler için kısa ama kalıcı bir rehber oldu.