Sındırgı

tarih etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tarih etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

SINDIRGIDA NERELER GEZİLİR?

 SINDIRGIDA YAPMADAN DÖNMEYİN

Yörenin Tek Çömlek Atölyesinde kendi ellerinizle yaptığınız Toprak Fincan Takımı ve Çömlek Gramofonu almadan

⚫ Emendere'nin termal sularında şifa bulmadan

⚫ Hisaralan'ın kaplıca sularında yorgunluğunuzu atmadan

⚫ Şerif Paşa Camii ve meydanında tarihi atmosferi keşfetmeden

⚫ Tıbbi aromatik bitki çaylarını içmeden

⚫ Yöreye has ürünleri alabileceğiniz Hanımeli Çarşısını gezmeden

⚫ Ev hanımlarının evlerinde yapılan yöresel börekleri yemeden

⚫ Kertil Çam Ormanlarından özünü alan Tarihi Kertil Çam Kolonyalarını almadan

⚫ Antik Osmanlı çarşısını gezmeden

⚫ Atın üzerinde doğayı keşfetmeden

⚫ Ulus Dağında yetişen endemik bitkileri görmeden

⚫ Doğanın büyüsünde anılarınızı ölümsüzleştirecek kadrajları yakalamadan

Cüneyt Vadisi yürüyüş parkurunun tatlı rüzgarında oksijeni depolamadan

⚫ Tarihi Ambarlarda saklanan doğal ürünleri almadan

⚫ Üreticisinden doğal ürünleri alabileceğiniz, cumartesi günleri kurulan bölgenin en büyük kapalı pazar yerini gezmeden

⚫ Termal sulardan lezzetini alan yöresel Kabak Tatlısını yemeden

Yöreye has Küçükbükü Çıtır Kavununu almadan

⚫ Sokak köftecilerinde ekmek arası lezzetin tadına bakmadan

Birbirinden güzel lokantalarda, yörede yetişen et ve sebzeler ile yapılan ev lezzetindeki yemeklerin tadına bakmadan

Sındırgı'dan dönmeyin..


YEŞİL SINDIRGI?

Sındırgı, eşsiz doğal güzellikleri ve kültürel hikayeleriyle yeşil bir şehirdir. Cüneyt ve Simav Çayı’nın buluştuğu orman kenarında yer alırken, Çaygören Barajı’nın manzarası insanı hayran bırakır.

Rum ustalarının taşı ve ahşabı ustalıkla birleştirerek yaptığı benzersiz sivil mimari örnekleri, tarihi yapılarıyla geçmişi günümüze taşımayı başarmıştır. Ancak 1984 yılında İzmir-İstanbul yolunun güzergahının değiştirilmesi ve tütün üretiminin kota ile sınırlanması, tarım şehri olmasına rağmen turizme yönelerek yanlış politikalarla Sındırgı’nın göç vermesine neden olmuş ve ilçe nüfusu 50 binden 30 bine kadar düşmüştür.

Sındırgı, termal kaynakların bulunduğu bir bölge olarak “Turizm Bölgesi” ilan edilmiş ve bu kapsamda çeşitli büyüklükte otel yatırımları yapılmıştır. Geçmişin ve kültürel mirasın önemini fark eden Bilge Nesil Gençlik Bilişim Sanat ve Turizm Derneği, yerel idarelere çeşitli proje fikirleri sunmuş ve Hanımeli Çarşısı gibi önemli yapıları hayata geçirmiştir.

Şehir, mutluluğun ve dinginliğin simgesi olarak lanse edilmiş ve Bilge Nesil Gençliğin önerisiyle leylek tasarımıyla “Doğal Şehir” olarak anılmıştır. Ancak aslında bu tasarım, 2000’li yıllardan önce kullanılan “Yeşil Sındırgı"nın korunması gerektiğini hatırlatmak amacıyla sunulmuş bir göndermedir. 🌿


SINDIRGI NASIL BİR ŞEHİRDİR? (GÜNCEL)

Doğal güzellikleri ve yeraltı kaynaklarıyla keşfedilmeyi bekleyen Sındırgı, eskiden Koruköy adı ile anılıyordu. Rakımı 230 m (750 ft) olan ve 75 mahallesi bulunan Sındırgı ilçesi 2023 TÜİK verilerine göre 32.879 nüfusu 15.930 erkek ve 16.949 kadından oluşmaktadır. İlçe, Lidya, Pers, Makedonya, Pergamon (Bergama), Bizans, Karesi ve daha sonrası Osmanlı egemenliğine girmiştir. 

Osmanlı döneminde kaza merkezi olarak yönetilen ilçe, özellikle işgal günlerinde Kuvayı Milliye’nin önemli kalesi durumundadır. İbrahim Ethem Akıncı kumandasındaki akıncı Müfrezeleri, Yunanlılara karşı Sındırgı Cephesi’nde amansız mücadele sergilemişlerdir. İlçe bir süre Yunan işgalinde kalmışsa da 3 Eylül 1922’de Yunan işgalinden kurtarılmıştır. 

İlçenin başlıca tarihi mekanları, Hisaralan Kaplıcaları civarındaki Roma dönemi hamamı kalıntıları, Cüneyt Çayı üzerindeki Kemer Köprü, Ilıca Deresi üzerindeki kemer köprüler, Şerif Paşa Cami ve tarihi evlerdir. İlçe ekonomisi tarıma dayalıdır. İlçede buğday ve turşuluk kornişon salatalık başta olmak üzere mısır, baklagiller, arpa, şekerpancarı, tütün, elma, üzüm ve susam yetiştirilmektedir. Hayvancılığın da yapıldığı ilçede özellikle maliyetini kurtarmadığı için dokuyanın azaldığı Yağcıbedir halıları yok olmaya yüz tutmaktadır.

İlçe yeraltı kaynakları bakımından oldukça zengindir. Özellikle, seramik sanayinde kullanılan keolen maden rezervi ile dünyanın en büyük ve en önemli rezervine sahiptir. Balıkesir'de tek toprak ve seramik çömlek atölyesi Sındırgı'da hala varlığını devam ettirmektedir.

Termal turizmde de oldukça iddialı olan Sındırgı, ilçeye 20 km mesafede bulunan Hisaralan Kaplıcası, radyoaktivite özelliği taşımaktadır. Bunun yanı sıra, kaynak suları fluorür içeren sodyumlu bikarbonatlı termal sular sınıfına girmektedir. Başta hareket sisteminin ağrılı hastalıkları olmak üzere, kadın hastalıklarında ve ağrılı rahatsızlıklarda müsekkin olarak kullanılır. Romatizmal rahatsızlıklar, nevralji, nevrite iyi gelmektedir. Hisaralan Ilıcası’nda bir yamaç üzerinde irili ufaklı birçok kaynak bulunmaktadır. Çok sıcak olan bu suların buharlarının, uzaklardan görünüşü buraya ayrı bir özellik vermektedir. Kaynaktan sıcak sular, derin kuyular ve fışkıran kaynaklar biçiminde yüzeye çıkmaktadır. Hisaralan çevresi, suların çökeltilerinin oluşturduğu dikey travertenler ile doludur ve bunların arasında eski, kubbesi yarı yıkılmış bir hamamda bulunmaktadır. Sedef, yara, yanıklara, cilt hastalıklarına iyi geldiği bilinen, Emendere Kaplıcası da ilçenin Emendere (Ilıcalı) köyünde bulunmaktadır. 

Ulus Dağı eteklerinde doğal yürüyüş parkurlarına sahip ilçe, görülmeye değer doğal güzelliklere sahiptir. Çaygören Barajı’nda yelken gösterileri yapılmaktadır. Yamaç paraşütü için de oldukça uygun olan ilçe, geçtiğimiz yıllarda ilçede yamaç paraşütü ile ilgilenen sporcuların isteği üzerine, Yaylacık Tepesi’ne atlayış alanı da yapılmıştır. Türklerin Orta Asya’dan Anadolu’ya geldikleri dönemden beri oynadıkları savaş oyunu olarak bilinen ve günümüzde de “Atlı Spor” olarak anılan atlı cirit, Sındırgı’da kurulan Sındırgı Atlı Cirit Kulüpleri tarafından yaşatılmaya devam etmektedir.








SINDIRGI TARİHİMİZ

Sındırgı’nın yerleşim yeri olarak kullanımı çok eski yıllara dayanmaktadır. Lakin Sındırgı’nın şehir olarak kuruluşu 18.Yüzyılın sonlarında olmuştur. M.Ö. 6. yüzyılda Persler, Lidya ve bütün Anadolu ile beraber (Misya) denilen bu çevreyi de İran İmparatorluğuna katmışlardır. 200 yıl kadar İran egemenliği altında kalan bölge Bergama Krallığı ile birlikte Romalıların yönetimine geçmiş daha sonra, önce Bizans sonra Selçuklular tarafından ele geçirilerek idare edilmiştir. Karesi Beyliğinden sonra Osmanlı Egemenliği altına giren bölgeye gelen Çavdarlılar, Avşarlılar adlarını taşıyan Türkmen toplulukları, Sındırgı yöresine yerleşmişler ve Çavdarlı aşiretinden Halil Ağa’nın mezarı halen İlçemiz Karagür Kırsal Mahallesi mezarlığındadır.


Yine antik kaynaklar, Balıkesir ve çevresini Misya (Mysia) olarak kaydetmektedir. Sındırgı tarihte Carsea ve Koruköy adlarını alan eski bir yerleşim alanıdır. Sındırgı’ya tarih sırasıyla Lidyalılar, Persler, Bergamalılar, İ.Ö. 129 yılında Romalılar, Bizanslılar 11. Yüzyılda da Selçuklular egemen oldular. Beylikler Döneminde Karesi Beyliği sınırları içerisinde kalan Sındırgı, 1323 yılında Osmalıların eline geçti. Bu bölgeye : Çavdar, Avşar, Yağcıbedir, Cepni, Karakeçili yörükleri yerleştiler. Daha sonra mübadele ve göçlerle ilçenin nüfusu genişlemiştir.


Çavdarlı Halil Ağanın torunları aralarında anlaşamayarak kardeşlerden Şerif İstanbul’a gitmiş, saraya girmiş bir zaman sonra PAŞA ünvanını alarak Sındırgı’ya dönmüştür. Kocakonak Köyüne yerleşerek Sındırgı ’nın bulunduğu yeri kendisine koruluk ve çiftlik yapmıştır. Daha sonra bu yeri cazip görüp Midilli adasından getirttiği Rum ustalarına Koca Camii (Şerif Paşa Camii )’nin, yanındaki hamamı, (Kocahan) yaptırmıştır. Böylece şimdiki Sındırgı Koruköy adını alarak 1845 yılında köy haline gelmiştir. 1884 yılında Belediye kurulmuş, 1913 yılında Bigadiç’ten ayrılarak ilçe olmuştur.


29 Haziran 1920 tarihinde Yunan işgaline uğrayan ilçenin halkı, canla başla mücadele ederek Rum Birliklerini (sindirmiş) (yıldırmış), sonuçta bir yerde barınamayacaklarını anlayan işgalciler bir çok yangın çıkardıktan sonra İlçeyi terk etmişlerdir.


3 Eylül 1922’de işgalcilerden temizlenen SINDIRGI bu günü resmi kurtuluş günü kabul edip, her yıl coşku ile kutlamaktadır.


Doğal güzellikleri ve yeraltı kaynaklarıyla Batı Anadolu’nun keşfedilmeyi bekleyen güzide ilçesi Sındırgı, Balıkesir iline bağlı olup, il merkezine 63 km, İzmir’e 150 km, Akhisar’a 57 km, Simav’a 87 km.



İbrahim Ethem Akıncı'nın Gözünden Kuvayı Milliye: Demirci Akıncıları

Merhabalar

İbrahim Ethem Akıncı'nın "Demirci Akıncıları" kitabını okudum. Çok etkilendim. İstedim ki Akıncılar unutulmasın. 

Bir yazı kaleme aldım. Aşağıda -Demirci Akıncıları Kitabı özeti şeklinde- onu paylaşmak istiyorum.

Sağlıcakla.

Mustafa Altınöz


Demirci Akıncıları

Balıkesir Kuvayı Milliye şehri. Bu topraklarda doğuyor Kuvayı Milliye. İşgale ilk direniş Ayvalık'ta başlıyor. İlk ateş emrini Yarbay Ali Çetinkaya veriyor. 172. Alay komutanı olarak. Bölgede eli silah tutan kim varsa vatanı savunmaya çağırıyor. Yörükler geliyor. Balkan göçmenleri geliyor. Kendilerine "Kuvayı Milliye" diyorlar.

Yunan askerinden önce korku teslim alıyor köyleri, kasabaları. Bergama'ya hiç bir direnişle karşılaşmadan giriyor düşman. Kuvvayı Milliye'nin ilk başarısı da Bergama'yı geri almak oluyor. Kendilerine daha çok inanıyorlar artık.

Burhaniye'ye 29 Haziran 1920'de girebiliyor Yunan kuvvetleri. Ayvalık'a asker çıkardıktan 13 ay sonra. Düşünsenize. Ayvalık Burhaniye arası sadece 35 km. Öyle kararlı bir direniş yani.

Çok sıkı direniyor bölgedeki Kuvvayı Miliye güçleri. Ama Yunan ordusu daha büyük kuvvetlerle gelince güçleri yetmiyor. Haklı olmanın moral üstünlüğü yetmiyor.

Eli silah tutanlar yine teslim olmuyor. Geri çekiliyor. İbrahim Ethem bey de biraderiyle birlikte Balıkesir'i terk etmek zorunda kalıyor. Bursa'nın yolunu tutuyor. Her yerde bir telaş var, panik var. Bursa'dan İstanbul'a geçiyor. Buradan Anadolu'ya geçmenin yollarını araştırıyor. Sahte kimlikle vapura binip İnebolu'ya geliyor. Oradan herkesi bırakmıyorlar Ankara'ya. Soruşturuluyor kimin nesi diye. 21 Ekimde başlıyor Ankara yolculuğu. At arabalarıyla. 3 Kasım 1920'de ulaşıyor sonunda. Ankara'da Mustafa Kemal Paşanın önderliğindeki yeni hükümet kendisine Demirci kaymakamlığı görevi veriyor. "Sen Çorum'da (Düvertepe) nahiye müdürlüğü yapmışsın. Bölgeyi tanıyorsun" diyorlar. Bu kez Demirci'ye yolculuk başlıyor. 


İbrahim Ethem Bey de Selanik'li. 1989 doğumlu. Selanik'te hukuk okumuş. Kabına sığmayan bir hali var. Atak birisi. Osmanlı Selanik'ten çekilince onlar da katılmış göç kervanına. Ailesini Balıkesir'e yerleştirmişler. Sındırgı'nın Çorum nahiyesine atamışlar. Orada üç yıl görev yaptıktan sonra Balıkesir merkeze alınmış. Mondros Mütarekesi olunca da bırakmış memuriyeti. Avukatlığa başlamış Balıkesir'de. Daha otuzunda genç bir avukatmış Kuvayı Milliye'ye katıldığında.

Eskişehir, Kütahya, Simav üzerinden zorlu bir yolculuktan sonra geliyor Demirci'ye. Tarih 23 Aralık 1920. Bölgede Çerkez Ethem'in Kuvayı Seyyare'si var. Onların sözü geçiyor. Ama Çerkez Ethem'in Ankara hükümeti ile ilişkileri gergin. Koptu kopacak noktasında. Çerkez Ethem'in Yunan tarafına geçebileceği konuşulmakta.

İbrahim Ethem bey bu koşullarda göreve başlıyor. Çerkez Ethem'in yanındaki yurtsever savaşçılarla temasa geçiyor hemen. Parti Pehlivan ile Halil Efe gibi namlı isimler vardır bunların arasında. Çerkez Ethem adamlarına "Ankara'nın yanına geçerseniz sizi affetmez, idam ederler" diye korku vermekte. İbrahim Ethem de onlara güven veriyor. Yanına çekmeyi başarıyor. Uzun süre dağlarda kader ortaklığı yapıyor bu ikisiyle.

Demirci ilginç bir yer. Durmadan yönetim el değiştiriyor. İlk Yunan işgali 21 Temmuz 1920'de. 10 gün sonra Çerkez Ethem'in kuvvetleri geri alıyor. 4 gün sonra tekrar Yunan'a bırakılıyor. Böyle sürüp gidiyor.

Çerkez Ethem 17 Ocak 1921'de Demirci'ye geliyor. Ankara'yla görüşmeler yapılıyor. Sonuç alınamıyor. Çerkez Ethem kuvvetleriyle Susurluk'a giderek Yunan tarafına katılıyor ne yazık ki.


Demirci Akıncıları kitabını okuyorum İbrahim Ethem Beyin. Günlükler şeklinde yazmış. Aralara şiir alıntıları yapmış. Namık Kemal'den, Fikret'ten, Hamid'den, Ersoy'dan... Daha çok da rapor, bildiri, mektup şeklinde yazışma metinleri yer alıyor kitapta. Durumu iyi anlatmak için krokiler de eklemiş. Resmi dil kullanmış. Ağır Osmanlıca sözcükler var. Kitabın sonuna sözlük eklenmiş ama takibi kolay olmuyor. 

İbrahim Ethem Bey iyi bir lider. Zeki, kararlı. Karşısındakinin güvenini kazanmasını biliyor. Bilgisiyle, duruşuyla saygıyı hak ediyor. Sözünü dinletiyor. 

Yunan işgali altındaki bölgede çok iyi bir haberleşme ağı kuruyor. İstihbarat konusunda da çok iyi. Başarılı taktikleri var. Örneğin kendisine atını veren köylüye diyor ki, "Git beni Yunan komutanına şikayet et. Atımı çaldılar de. Böylelikle onların güvenini de kazanmış olursun". Ya da "Köy olarak gidin düşman komutanına şikayet edin bizi. 'Köyümüze saldırdılar. Çatıştık. Ölülerini de alıp kaçtılar' deyip silah isteyin onlardan" diyor. 

Öncesinden bölgeyi tanıdığı için haber kaynaklarına ulaşmakta zorlanmıyor. Kurtuluş umudunu canlı tutuyor hep. "Biz haklıyız. Kazanacağız" diyor. Yanındakiler inanıyor ona.

Türk ordusu geri çekilince bölge işgal altında kalıyor. İbrahim Ethem Bey elindeki kuvvetlerle orduya katılmayı da düşünüyor. Ama geride kalıp düşman kuvvetlerini üzerine çekerek bu savaşta daha faydalı olacağına inanıyor. Sürekli huzu

rsuz ediyor onları. Baskınlar veriyor. Tuzaklar kuruyor. Boşlukları hemen dolduruyor. Cephe gerisinde daha çok kuvvet bulundurmak zorunda kalıyor Yunan ordusu.

Kitapta anlatılanlara göre Yunan askeri bizim köyü (Çorum) ve Çıkrıkçı'yı 23 Temmuz 1921 günü çatışmasız işgal ediyor. Bir sonraki gün Akıncılar Çıkrıkçı köyüne baskın veriyor. Bu kez ertesi günü düşman Çorum ve Çıkrıkçı'dan geri çekiliyor.  

6 Ağustos 1921'de Yunan kuvvetlerinin Demirci'ye baskın yapacağı haberini alıyorlar. İbrahim Ethem Bey bakıyor ki elindeki güç yeterli değil. Çatışmaya girse hem yenilecek hem de düşmana kasabayı yakıp yıkmak için bahane verecek. Kasabayı tahliye kararı alıyor. Kuvvetleriyle dağa çekiliyor. Bundan sonra artık "gerilla" dönemi başlıyor. Ahd ediyor İbrahim Ethem bey. "Memleket düşman işgalinden kurtuluncaya kadar kesmeyeceğim sakalımı" diyor. Kesmiyor da.

Kendisine katılanları müfrezeler şeklinde yapılandırıyor. Sındırgı yöresindeki kuvvetler üçüncü müfrezede.  Müfrezeler iki mangadan oluşuyor. Akıncıların görevlerini, sorumluluklarını yazılı olarak tanımlıyor. Başlara kalpak giyileceği bile yazılmış. Her müfrezenin bir yazıcısı oluyor. Yazılı talimatlar gidiyor, raporlar geliyor kendisine. Telgraf da yok. Atlı ulaklar gidip geliyor. Haberleşmeye büyük önem veriyor. Düşmanın propagandasına karşı uyanık oluyor hep. Halkla ilişkileri de tanımlıyor. Köylüden her aldığının kaydını tutuyor yazıcı. Karşılığında imzalı bir belge veriyor. Zamanı geldiğinde akıncılar arasında ayıklama da yapıyor. Kararlı olmayanlara ayrılma fırsatı veriyor. Eşkiyalık yapmaya yeltenen olursa onlara da haddini bildiriyor. Çok dikkatli. İhanet affedilmiyor. Cezası idam. Düşmanla bir olup ahaliye zulmeden hainler yakalanıp kurşuna diziliyor.


Örneğin Çorum, Alayaka bölgesinde bir Ahmet Ağa var. Herkes tırsıyor ondan. Çok zalim birisi. Yunanla da arası çok iyi. Ondan da faydalanmayı deniyor önce İbrahim Ethem Bey. Ama olmuyor. Sonunda Dedeler köyü taraflarında yanında birisiyle dağda istihbarat yaparken düşüyor Akıncıların eline Ahmet Ağa. Kurşuna dizip çıplak bedenine bir kağıt tutturuyorlar. "Vatanına, din ve milletine hiyanet edenlerin cezası budur" yazıyor kağıtta. 

Ahmet Ağanın idamından sonraki gün, 13 Kasım 1921'de Çorum tekrar işgal ediliyor. Bu kez düşman köye yerleşiyor. Mezar Tepesine karargah kuruyor. 

İbrahim Ethem bey ordu ile temas yolları arıyor hep. Raporlar gönderiyor. Talimat istiyor. Sonunda başarıyor. Umudu artıyor.

Kış gelince dışarda kalmak kolay mı? Dağ başlarında güvendikleri köylere sığınıyorlar. Her zaman tetikteler. Yer değiştiriyorlar sürekli. Karda kışta atların bakımı zor oluyor. Bir dönem piyade olarak devam ediyorlar mücadeleye.

Kime güveneceğini bilmek, tehlikeleri sezmek çok önemli. Parti Pehlivan bile hata yapıyor bir keresinde. Dost görünümlü biri "Niye dert ediyorsun? Çok güvenli bir yer var bildiğim. Eşini oraya bırakalım" diyor. Sonra da gidip yerini düşmana ihbar ediyor. 

Çetelerin aklı hep ailelerinde. Çünkü düşman oradan yükleniyor. Rehin alıyor aileleri. Buradan teslim almaya çalışıyor akıncıları. Bu nedenle bazıları eşlerini yanında gezdiriyor. Onlar da at sırtında geziyor dağları. Halil Efenin eşi Makbule efe de tüfek atarmış, fişek kuşanırmış. Sonunda bir çatışmada şehit olmuş. 

Halil Efe de Selendi taraflarında bir çatışmada şehit oluyor. Araziye gömüyorlar ama mezarını gizlemek zorunda kalıyorlar. Ölü bedenini ele geçirmesi halinde düşmanın yapacağını biliyorlar çünkü. İbrahim Ethem'i öldürdük diye propaganda yapmışlar daha önce. Ellerinde sakallı bir kesik başı gezdirmişler köy köy.

İbrahim Ethem Beyi de sıkıştırıyor düşman. Balıkesir'deki annesini ve kardeşlerini rehin alarak "Gel teslim ol, ne istersen yapalım" diye mektup gönderiyor. Ama teslim olmuyor. "Önce vatan" diyor.

Hep bir umudu var akıncıların. "Kış bitecek. Ordumuz saldırıya geçecek. Düşmanı yurdumuzdan söküp atacağız" diye bekliyorlar. Kış bitiyor, bahar geliyor. Ama bekledikleri gibi olmuyor. Neredeyse yaz bitecek hala haber yok. Umutlar kırılmaya başlıyor. "En iyisi biz Yunanla iyi geçinmenin yollarına bakalım" diyenler çoğalmaya başlıyor. Çok zor bir durum gerçekten. 

Ne zaman ki 26 Ağustos'ta başlayan büyük taarruzun haberleri gelmeye başlıyor. O zaman hava değişiyor. Herkese can geliyor. Bu haberi hemen yayıyor İbrahim Ethem bey. Akıncılara katılmak isteyenler çoğalıyor. 

30 Ağustostan sonra düşman ordusu panik halinde kaçmaya başlıyor. Müfrezeler düşmanın ensesinde sürekli. Sıkıştırıyor onları. Çekilirken düşman köylere kasabalara daha fazla zarar vermesin isteniyor. 

Simav, Yeniköy ve Çorum'u 31 Ağustosta boşaltıyor düşman. 3 Eylülde de Sındırgı'yı tahliye ediyor.

Asayiş için de önlemler alınmaya başlanıyor hemen. "Kasabalarda idare ve iaşe için heyetler oluşturulacak" diye genelge yapıyor İbrahim Ethem bey. Bizim ordunun gelmesi beklenmiyor. Örneğin Balıkesir. Yunan kuvvetleri 6 Eylülde şehri boşaltırken hemen müfrezeler giriyor şehre. İbrahim Ethem bey Balıkesir'den yönetiyor akıncıları. Edremit, Burhaniye, Balya, Bigadiç, Sındırgı, Akhisar, Soma, Kırkağaç... 

Sonunda 25 Eylül 1922'de ordu geliyor Balıkesir'e. Akıncılar da görevi orduya devrediyor. Müfrezelere dağılma talimatı veriyor İbhrahim Ethem Bey. 

Söz verdiği gibi tekrar Demirci'ye dönüyor kaymakam olarak. Sonrasında Malatya'da, Muğla'da genç cumhuriyetin valisi olarak görev yapıyor. Atatürk'ün önerisiyle "Akıncı" soyadını alıyor. 

İbrahim Ethem Akıncı 11 Mayıs 1950 tarihinde kalp krizi geçirerek göçüyor bu dünyadan. Mezarı Sındırgı'da. Büyük bir kahramanlık örneği bırakıyor ardında. 

Onun gibi kahramanlar sayesinde bugün varız. Anıları önünde saygıyla eğiliyorum."

İbrahim Ethem Akıncı'nın Kaleme aldığı hatıralar kitabı

Demirci Kaymakamı: İbrahim Ethem (İşgal Zamanı)



Düşman İşgalinden sonra Kaymakam İbrahim Ethem Akıncı


Düvertepe İlkokulu Kurtarılmayı Bekliyor

Düvertepe İlkokulu / Ruin of the Primary School I attended in Düvertepe, Balıkesir.

Benim de 1970-75 yıllarında okuduğum Düvertepe İlkokulunun görüntüleri bunlar. Bina 1926 yılında yapılmış. Daha harf devrimi yok ortada. Pencerenin birindeki kilit taşında Arapça bir yazı vardı. Soruşturdum. Abdullah Sabri yazarmış. Büyük olasılıkla binayı yapan ustanın imzası oluyor bu. 

Anam anlatmıştı: 1960'larda Yeniköy'de karşılaştığı bir ihtiyar okulu sormuş. "Bizim çok emeğimiz var o okulun yapımında. Düvertepe'nin muhtarı bütün civar köyleri angaryaya çağırırdı. Öküz çifti olanlar sırayla giderdik. Düvertepe'nin etrafındaki bütün köylerden. Taş ocaklarından o taşları taşıdık günlerce. Bir tarafta yontucular. Ustası öyle sağlam bir duvar ördü ki. O binanın duvarları hayatta yıkılmaz..."

Biz mezun olduktan bir kaç sene sonra binanın tamiri için Milli Eğitim'den ödenek istemişler. Onlar da yeni bina yapılacak diye burayı boşalttırmışlar. Bir ara köyün çocukları kahvehane'den okula dönüşen yerlere bile gitmişti. 

Köyde Yatılı Bölge Okulu var şu anda. Betonerme bir bina. Daha kullanışlı olduğu şüphesiz. 

Ama o eski okulun duvarları hala ayakta. Direniyor. Belki birileri çıkar da bir gün "Bu tarihi binaya yazık oluyor. Geçmişle bağlarımızı koparmayalım. Bu binayı kurtarmak lazım..." der diye bekliyor....

Yazı ve Fotoğraflar: Mustafa ALTINÖZ 





TEK ÇİVİ ÇAKILMADAN YAPILAN AHŞAP CAMİ : ELMALI

 TEK ÇİVİ ÇAKILMADAN YAPILAN AHŞAP CAMİ

  ELMALI KÖYÜ : İZNİK / BURSA 

Bursa'nın İznik ilçesi Elmalı köyünde 1884 yılında Trabzonlu ustalar tarafından çivi kullanılmadan, çentik yöntemiyle büyük bölümü 93 meşe ağacı kullanılarak yapılan ahşap cami, ihtişamıyla yıllara meydan okuyor.

O dönemde büyük bölümü 93 meşe ağacıyla yapıldığı bilinen, tavanında çam ve bazı bölümlerinde ardıç kullanılan yaklaşık 150 metrekarelik camide, küçük bir asma kat da bulunuyor. Cami, ziyaretçilerin ilgisini çekiyor.  

Bu özellikteki bir caminin Doğu Karadeniz'deki yapıları andırdığını görüyoruz. Burada 1871'de bir mescit inşa edilmiş. Bu mescit daha sonra bir yangınla yok olmuş. Daha sonra Trabzonlu ustalar tarafından 1884 yılında şimdiki çivisiz ahşap bir cami yapılmış. 

Söz konusu camiye 1947'de küçük bir ekleme yapılmış.

Ahşap camide ısıtma sistemi olmadığı için kışın yeni cami, yazın ise ahşap cami kullanılıyor. 

Çivisiz cami bizim kültür mirasımız olarak korunup kollanıyor. Marmara Bölgesi'nde çivisiz yapılan tek cami olduğu için vatandaşlar zaman zaman gelerek burayı ziyaret ediyor. Yani cami bu yönüyle bakıldığında turizm açısından da önem arz ediyor." 

Elmalı köyü sadece ahşap camisi ile bilinen bir yer değil. Aynı zamanda Karadeniz yaylalarını aratmayacak mükemmel bir yaylaya sahip. Gün boyu temiz havası ile piknik yapabileceğiniz bu yaylaya hayran kalacaksınız..





Türk İslam Sanatlarında Kullanılmış Hayvan Figürleri

Türk İslam Sanatları Tarihi’nde hayvan figürleri:


1: Erzurum Yakutiye Medresesi, en üstte kartal, onun altında “hayat ağacı” ve onun altında da iki tane aslan figürleri.



2: Erzurum Çifte Minareli Medrese, Çift başlı kartal, hayat ağacı ve çift başlı ejder figürü.



3: Ağrı İshak Paşa Sarayı, Aslan figürü ve aslanın kuyruğu ile başlayıp uzayan ve diğer aslanın kuyruğu ile birleşen bir çeşit hayat ağacı.



4: İzmir Birgi, Aydınoğlu Mehmet Bey Camii, köşe taşı olarak kullanılan aslan figürü. Muhtemelen devşirme.



5: Topkapı Sarayı Bağdat Köşkü çinileri içinde gizlenmiş kuşlar.



6: Sivas Gök Medrese’nin taç kapısı üzerinde 12 Hayvanlı Çin takvimine atıf olarak düşünülen karışık hayvan figürleri. Ejderler net olarak görülüyor. Sağdakinde ise kanatlı bir insan figürü var gibi.



Kayseri Hunat Medresesi’nin su oluklarında (çörten) ise Boğa başına benzeyen bir figür kullanılmış. Fakat bir takipçimizin hocası bunun Aslan figürü olduğunu belirtmiş.

Erzurum Üç Kümbetler’de ise Boğanın boynuzları arasında bir insan başı olduğu bilgisine ulaştım.

7: Adana Ulu Camii’nde çift başlı yılan ya da ejder figürü. Bu kümbete benzeyen ögenin bir benzeri daha yok.



İshak Paşa Sarayı’nda Kartal, Aslan ve İnsan figürlü ahşap taşıyıcılar. Detaylı videosu abonelere özel kısımda video ile anlattık. Bakabilirsiniz.

8: Amasya Sabuncuoğlu Şerafettin Daruşşifası’nın taç kapısında tam olarak ne olduğu belli olmayan bir sembol. Yılan gibi duruyor.



9: Cizre Ulu Camii kapısının ejder motifli tokmakları. Orijinalleri Danimarka’da. (İzinsiz alınmış, ÇALINMIŞ)



Bunların dışında Diyarbakır Ulu Camii ve Mardin’deki tarihi yapılarda hayvan figürleri görmek mümkün. Bursa ve Konya arşivimde hiç bu tarz motiflere denk gelmedim gözden kaçmış olabilir.

Özetle; Selçuklu dönemi eserlerinde camii ve medreselerde hayvan figürü çokça kullanılmış; Osmanlı döneminde daha çok geometrik ve bitkisel motiflere ağırlık verilmiş diyebiliriz. Türklerin Orta Asya’dan getirmiş olduğu kültürün bunda etkisi vardır. Biraz da İran’ın.


Kaynak: instagram: Anadolunun Camileri


Türkiye'de İçme Suyunu Bedava Temin Eden İl: Balıkesir'in Balsu Derneği

Mihraba Adanmış Gönüller isimli kitapta yer alan Mükerrem ÜÇKAN'ın makalesine göre,

Balıkesir, maddi ve manevi bolluk ve bereketlerle dolu, insanların kendilerini güvende hissettiği, aile yapısının korunduğu küçük, sevimli, bolluk ve bereketiyle tanınan, gelenin bir daha ayrılmayı istemediği gelenek ve göreneklerine bağlı bir şehirdir. 

Makalede anlatılan Balıkesir Gönen Doğumlu ve 27 Haziran 2008 tarihinde aramızdan ayrılan Hafız Abdullah Karatoprak'ın anlatıldığı kısımda Balıkesir'de Su ile ilgilenen bir sivil toplum kuruluşu olduğunu ve adının Balsu Derneği olduğunu anlıyoruz.

O yıllarda ciddi manada çekilen su sıkıntısına karşılık Balsu Derneğinin çalışmalarına (Hafız Abdullah Karatoprak) destek olmuştur. Balsu Derneği'nin görevi iyi vasıflı içme suyu temin etmek ve bedava hizmet sunmaktır. Türkiye'de içme suyunu bedava temin eden Balıkesir'den başka hiçbir il yoktur.


Anlaşıldığı üzere Balıkesir ücretsiz su temini konusunda öncü olmuş, Balıkesir'de bir çok çeşme ve şadırvan olduğunu görüyoruz. Bir çoğu tekrar kullanımda olsa da bazıları yıkılmış bazıları ise tamir edilmeyi beklemektedir. Günümüzde ise Büyükşehir olan Balıkesir su temini konusunda aşağıdaki liste fiyatında su temini etmektedir.

 BÜYÜKŞEHİRLERİN SU ÜCRETLERİ

*konutlarda 0-15 m3, 1. kademe

1 TRABZON: 13.70 TL

2 KONYA: 14.83 TL

3 BALIKESİR: 15.39 TL

4 ESKİŞEHİR: 15.43 TL

5 BURSA: 15.83 TL

6 İSTANBUL: 16.50 TL

7 ADANA: 16.79 TL

8 VAN: 18.33 TL

9 ANKARA: 20.26 TL

10 İZMİR: 28.25 TL



Balıkesir Ali Hikmet Paşa Meydanında Bulunan Büyük ve Küçük Şadırvanlar..

Bu Yıl Sındırgı Kocakonak Panayırı Ne Zaman Yapılacak? [ YENİ TARİH ]

Sındırgı ilçesinde, her yıl düzenlenen Kocakonak Panayırı, Ağustos ayının sonunda ve Eylül ayının ilk haftasında yapılmaktadır. Geleneksel sergi geleneği devam ettirilen panayırda ilçe esnafı başta olmak üzere, çeşitli il ve ilçelerden de sergiler  ve her türlü ürün satış stantları bulunuyor. Ziyaretçilerde esnaf da katılımdan ve organizasyondan memnun durumda.

 Ayrıca panayırda eğlence amacıyla Gondol, çarpışan araba, balerin, elma kurdu, uçan sandalye, tren, penaltı atışları, kasnak, cirit oyunları ve sürpriz oyuncakların olduğu panayır her yıl büyük ilgi görmektedir.

PANAYIR GELENEĞİMİZ

Panayır geleneği, Türkiye’nin birçok yerinde yüzyıllardır devam eden bir gelenektir. Panayırlar, genellikle belirli bir dönemde düzenlenen ve ticari, kültürel ve sosyal etkinliklerin yapıldığı açık hava etkinlikleridir. Panayırların kökeni, tarihin erken dönemlerine kadar uzanmaktadır. İlk panayırların, ticaretin gelişmesiyle birlikte ortaya çıktığı düşünülmektedir. Panayırlar, ürünlerin sergilenmesi ve satılması için önemli bir platform sağlamaktadır. Ayrıca, panayırlar, insanların bir araya gelerek eğlenmesi ve sosyalleşmesi için de önemli bir fırsat sunmaktadır.

Bu Yıl ki Geleneksel Sındırgı Kocakonak Panayırı Tarihleri Belirlendi:

Sındırgı’nın düşman işgalinden kurtuluş günü olan 3 Eylül tarihini içeren hafta ya da bazen 1 hafta sonrası planlanmaktadır. Sındırgı ilçesinde, her yıl düzenlenen Kocakonak Panayırı; 

     2024 yılı Sındırgı Kocakonak Panayırı’nın tarihi henüz netleşmedi. Netleştiğinde burada paylaşılacaktır.

2023 yılındaki 55. Sındırgı Panayırı için tarihler belirlendi ve 28 Ağustos - 3 Eylül 2023 tarihleri arasında yapıldı. 

2022 yılında 29 Ağustos - 4 Eylül tarihleri arasında her zamanki yeri olan Kocakonak Panayır Alanında düzenlendi. 

2021 yılında 28 Ağustos - 3 Eylül tarihleri arasında gerçekleşti. 


 

Bu Yıl Sındırgı Kocakonak Panayırı Ne Zaman Yapılacak?
Bu Yıl Sındırgı Kocakonak Panayırı Ne Zaman Yapılacak?

Yörüklerin Toprak Küpler ile Sulama Sistemi

Yörüklerin doğal ve pratik yaşama metotlarından biri de toprak kaplar ile %100 su verimli sulama yöntemidir. Kökleri 4000 yıl önce Afrika’ya dayandığı düşünülen bu sulama metodunu dağlarda doğal ve pratik çözümler ile yaşayan Yörüklerin de etkin şekilde kullandığı biliniyor. Toprak pişirme ile elde edilen her türlü kap-kacak, çanak-çömlek ile bu sistemi kullanan Yörükler ile çömlek …
http://dlvr.it/S7stbr

SINDIRGI’NIN ÇÖMLEK ve TESTİ USTALARI

Sındırgı, Marmara Bölgesi’nin Güney Marmara Bölümünde yer alan Balıkesir ilinin ilçesidir. İlçelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması (Sege-2017) verilerine göre Sındırgı, Türkiye’de bulunan 970 İlçe sıralamasında 604. il genelinde ise 20 ilçe sıralamasında 16. ilçe olup 1984’de önce İstanbul – İzmir Anayolu güzergâhında iken, 1984 tarihlerinde yeni İzmir yolunun açılmasıyla işlekliğini kaybeden, göç veren Sındırgı, ekonomik …
http://dlvr.it/S5tCFv

BİLGE NESİLLERDEN SINDIRGI’DA GENÇLİK PROJESİ

Bilge Nesiller Enstitüsü’nün koordinatörlüğünde Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın 2021 finanse ettiği ve Sındırgı Belediyesi’nin destekleriyle ‘’Sağlıklı Gençler, Bilge Nesiller İçin, Gençlik Sanat ve Spor Merkezi” projesi başlıyor. Sındırgı’da 8 yıldır gençlik, sanat ve turizm faaliyetleri olan Bilge Nesiller tarihi konakta faaliyetlerine davet ediyor. Doğal Şehir Sındırgı’da gençlerin becerilerini, kariyerlerini ve heyecanlarını geliştirmek amaçlanmaktadır ve bir …
http://dlvr.it/RvVvly

İz Bırakanlar ve Manevi Değerlerimiz: Hafız Yaşar Akkuş

~ Her toplumda ve her dönemde topluma ışık saçan, onları yönlendiren ve bilgi sunan bir pınar olmuş, geleceğe hazırlayan yörenin değerleri ve kaynakları vardır.Bu büyük insanları anlatmak güçtür. Sadece anlatmak değil, anlamak da zordur. Ne yazsanız asıl yazılması gerekenleri yazamadığınızı düşünürsünüz.Bunlardan birisi de Yöremizin Balıkesir’imizin / Sındırgı’mızın Alimlerinden vefa fedakarlık, hoş görü merhamet ve dostluk …
http://dlvr.it/RjjmQj

Milli Mücadele ve İstiklal Harplerinde Düğüncüler’in Rolü

DÜĞÜNCÜLER KÖYÜ’NÜN TARİHİ (4)MİLLİ MÜCADELE VE İSTİKLAL HARPLERİNDE ROLÜ Giriş; Atalarımız Anadolu’ya geldiklerinden itibaren (Ertuğrul Gazi’ ye tabi olmus) vatanları ve yaşadikları yerlerdeki tüm seferlere katılmışlar ve bağlı oldukları yönetimlere sadakatle bağlı kalarak, genel olarak herhangi bir disiplinsizlik hareketine girmemişlerdir.~Bütün seferlerinde de mertlikler göstermişler (Bundan dolayı Yavuz Sultan Selim (Karakeçililere) onlara “Haremeyn-i Şerifeyn Aşireti” unvanını …
http://dlvr.it/RXf4qt
Tüm Hakları Saklıdır © 2014 Sındırgı.net | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Sındırgı için ile..