Timur Han bazı tarihçi isimlendirmesine göre Timurlenk, cihangir bir devlet tesis etmesine ve muvaffakiyetine sebep olan hususları bir düstur hâlinde bir araya toplamıştır. Bu düsturlar şunlardır:
1- Allâhü Teâlâ’nın dinini, Peygamber Efendimiz Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellem’in şeriatını dünyaya yaymayı esas edindim. Her zaman, her yerde İslâmiyet’in hükümlerine riayet ettim.
2- Düşman ordularını mağlûp ve memleketleri fethetmekte arif ve âlim kimselerle istişarenin, ihtiyâtlı hareket etmenin, uyanıklık ve atılganlığın bana çok yardımı oldu. Devleti idaremde hilim, insaniyet ve sabırla hareket ettim. Her şeyi gözetimim altında bulundurdum.
3- İntizam ve kanunlara riâyet, benim idaremdeki kuvvetimi o derece sağlamlaştırdı ki vezirler, emîrler, askerler ve halk, bir üst mertebeye sahip olmak arzusunda değildi. Her biri, bulunduğu sınıftan memnundu.
4- Zâbit ve askerlerimi cesaretlendirmek için altın ve mücevher sarfından çekinmedim. Onları soframa oturttum. Böyle kıymetli cengâverlerin yardımı ile yirmi yedi devletin hükümdarı oldum.
5- Her teşebbüsümü tamamlamakta sebatkâr idim. Bir işi yapmaya karar verdiğim zaman artık bütün zihnimi ona verdim ve muvaffak oluncaya kadar onu asla bırakmadım.
6- Adalet ve tarafsızlıkla halkımın hayır dualarını aldım, güzel teveccühlerini kazandım. Cömertlik ile insanların kalplerinde güzel bir yer edindim. Hükümlerimdeki esas; adalet ve insaf idi. Hâkimane bir siyaset ve tam bir adalet ile askerlerimi ve tebaamı korku ile ümit arasında tuttum. Cengâverlerim, savaş meydanlarında beni yanlarında görürlerdi.
7- Mazlumu, zalimin elinden kurtarırdım. Bir şahsa, mala veya mülke yapılan zararı meydana çıkarmak için kanunun gerektirdiği ne ise tatbik ettim ve suçsuzları asla kabahatli çıkarmadım.
8- Hâlim, hiçbir zaman, sözüme muhalif olmadı ve asla hiddetle hareket etmedim. Allâhü Teâlâ, bana, yapacağım kötü muameleye göre gazap ile muamele eder korkusuyla kimseye hiddet ve öfke ile davranmadım.
9- Seyyidlere, âlimlere, fakihlere en mümtaz muameleyi gösterdim. İyi ve cesur adamlar, benim dostlarım idi. Zira Allâhü Teâlâ da böylelerini sever. Âlimler ile istişare ettim. Derviş ve fakirleri himâye ettim, bunlara zerre kadar fenalık etmemeye çalıştım ve hiçbir isteklerini reddetmedim. Onların hayır duaları, bana zaferler temin etti. Başkalarının arkasından konuşanları, sarayımdan uzaklaştırdım. Bunların sözlerine ve iftiralarına hiç ehemmiyet vermedim.
10- Beytülmal tahsilinde ölçüsüz davranılmasına, onun kötüye kullanılmasına, rüşvete ve halkın sıkıştırılmasına izin vermedim. Bunların kıtlığa ve her türlü musibete sebep olan, cemiyeti silip süpürecek fenalıklar olduğunu bilirdim.
11- Halkın her hâline vâkıf idim. Büyüklere kardeşim, küçüklere evladım gibi muâmele ettim. Bana yeni tâbi olan halkların ve bunların önde gelenlerinin muhabbetlerini kazandım. Onların idarelerini, içlerinden itimatlarını kazanmış kimselere bıraktım.
12- Bir kabile veya bir Arap ve Acem göçebesi, bayrağım altına girmeyi isteyince, beylerini şerefle, diğer adamlarını mevkilerine göre itibar ile kabul ettim. Benimle dost olan herkes, bu dostluktan asla pişmanlık duymadı. Her dostluğu, iyilik ile karşıladım. Bana kim hizmet ve yardımda bulunmuş ise mükâfatsız kalmadı. Düşmanım olan adam, daha sonra haksızlığını anlayarak benden himâye ve lütuf dilemiş ise onu dostluk ile karşıladım.
13- Benim ile dost olan herkes iyiliğimden nasibdâr oldu. İkbâl ve saadetimin parlaklığı ve yüksekliği, hiç kimseyi unutmaya sebep olmadı. Tarafımdan herkes, her zaman müstahak olduğu mükâfat ve hürmete mazhar oldu. Merhamet ve şefkati elden bırakmadım.
Hiç yorum yok
Yorum Gönder